17 Haziran 2010 Perşembe

Nokta Noktam


nokta noktam | izlesene.com



NOKTA NOKTAM
Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü unutmak için
önce unutulmak gerek
Oysaki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, hâlâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar Rüya dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.
Bahar başladı nokta noktam
Ankara'da bahar, veriminde Toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım
Oysaki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var
Artık yazmalıyım.
Takvime baktım bu sabah,
ayrılalı beş Ay olmuş.
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli Gün eder.
Bunca uzun ayrılıksa;
İnan bana Nokta Noktam
İnsanı, her şeye küskün eder.
İnan bana... Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana
Düşünüyorum...
Âşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum.
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren,
kayısı gülleri açan evi düşünüyorum.
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Başörtüsüz annen.
Düşünüyorum... Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur" derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankara'da bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artik sevmiyorum
Sevmiyorum sensiz baharı...
Sen; ey yirmi dört baharın en güzel süsü!
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey ilkyaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey Altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun, unuttum
Unut diyorsun, unutmak mı???
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinlemez sözü unutulabilir mi hiç?
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Bu gece Yılbaşı...
Başkent'de Kar yağıyor Nokta Noktam
Başkentte kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar
Başkent'de kar yağıyor, başkent'de kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yılbaşında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
Bu gece yılbaşı...
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam?
Bilir misin, bilir misin ne dedi?
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi."
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi.
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plâkta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması
Ne günlerdi o Günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü gördüğü her güzelliğe nişanlı
Ölesiye bir şair, ölesiye bir delikanlı.
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi Dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartın'da bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, ortaokul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahçesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, Hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık
komşu plâkta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta.
Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar...


NOKTA NOKTAM
Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü unutmak için
önce unutulmak gerek
Oysaki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, hâlâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar Rüya dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.
Bahar başladı nokta noktam
Ankara'da bahar, veriminde Toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım
Oysaki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var
Artık yazmalıyım.
Takvime baktım bu sabah,
ayrılalı beş Ay olmuş.
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli Gün eder.
Bunca uzun ayrılıksa;
İnan bana Nokta Noktam
İnsanı, her şeye küskün eder.
İnan bana... Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana
Düşünüyorum...
Âşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum.
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren,
kayısı gülleri açan evi düşünüyorum.
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Başörtüsüz annen.
Düşünüyorum... Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur" derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankara'da bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artik sevmiyorum
Sevmiyorum sensiz baharı...
Sen; ey yirmi dört baharın en güzel süsü!
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey ilkyaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey Altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun, unuttum
Unut diyorsun, unutmak mı???
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinlemez sözü unutulabilir mi hiç?
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Bu gece Yılbaşı...
Başkent'de Kar yağıyor Nokta Noktam
Başkentte kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar
Başkent'de kar yağıyor, başkent'de kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yılbaşında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
Bu gece yılbaşı...
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam?
Bilir misin, bilir misin ne dedi?
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi."
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi.
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plâkta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması
Ne günlerdi o Günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü gördüğü her güzelliğe nişanlı
Ölesiye bir şair, ölesiye bir delikanlı.
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi Dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartın'da bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, ortaokul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahçesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, Hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık
komşu plâkta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta.
Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar...


Riza Polat Akkoyunlu Nokta Noktam şiiri

10 Haziran 2010 Perşembe

Bir Ayrılış Hikayesi


Bir Ayrılış Hikayesi

Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...

Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

bence artık sende herkes gibisin... | izlesene.com


Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

ben senden önce ölmek İsterİm | izlesene.com



Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
Fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
Içimden bir şey :
belki diyor.

Nazım Hikmet Ran hayatı


Nazım Hikmet Ran

Selanik'te doğdu. Heybeliada Harbiye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü güverte subayı iken, sağlık nedeniyle askerlikten çıkarıldı. Bolu'da bir süre öğretmenlik yaptı, daha sonra Trabzon üzerinden Batum'a, oradan da Moskova'ya geçti. Kutv Üniversitesi'nde ekonomi politik öğrenimi gördü. 1924'te yurda döndü. Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince Moskova'ya kaçtı. 1928 Af Kanunu'ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1932'de yeniden dört yıl hapse mahkum olduysa da, bu kez Onuncu Yıl Affı'ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. 1938'de Harp Okulu'ndaki aramalarda ele geçen şiir ve kitaplarıyla orduyu kışkırttığı ileri sürüldü ve 28 yıl 4 aya hüküm giydi. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950'de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamadı. Askere alınması kararlaştırılınca tekrar Moskova'ya kaçtı. 25 Temmuz 1951'de T.C.yurttaşlığından çıkarıldı. Bunun üzerine Nazım, Polonya uyruğuna geçti. 1963'te öldü. Moskova'da toprağa verildi. Mezarı oradadır.

Şiir Kitapları:

853 Satır (1929),
Varan 3 (1930),
1+1=1 (Nail V. ile birlikte, 1930),
Sesini Kaybeden Şehir (1931),
Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932),
Gece Gelen Telgraf (1932),
Taranta Babu'ya Mektuplar (1935),
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı (1936),
Kurtuluş Savaşı Destanı (1965),
Saat 21-22 Şiirleri (1965),
Rubailer (1966),
Dört Hapishaneden (1966),
Yeni Şiirler (1966),
Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967),
Son Şiirleri (1970).

Ahmet Necdet,
Modern Türk Şiiri
Yönelimler, Tanıklıklar, Örnekler
Broy Yayınevi, Ekim 1993.

Nazım Hikmet Ran
1 ***
2 23 Sentlik Askere Dair
3 Açların Gözbebekleri
4 Açlık Ordusu Yürüyor
5 Ağa Camii
6 Asya-Afrika Yazarlarına
7 Ayağa Kalkın Efendiler
8 Bahri Hazer
9 Bayramoğlu
10 Ben Senden Önce Ölmek İsterim
11 Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
12 Benim Oğlan Fotoğraflarda Büyüyor
13 Berkley
14 Beş Satırla
15 Beyazıt Meydanı'ndaki Ölü
16 Bir Acayip Duygu
17 Bir Ayrılış Hikayesi
18 Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları
19 Bir Dakika
20 Bir Gemici Türküsü
21 Bir Hazin Hürriyet
22 Bir Kız Vardı Japonya'da
23 Bir Küvet Hikayesi
24 Bu Vatana Nasıl Kıydılar
25 Bugün Pazar
26 Bulut mu Olsam
27 Bulutlar Adam Öldürmesin
28 Büyük İnsanlık
29 Büyük Taarruz
30 Cevap Numara Dört
31 Ceviz Ağacı
32 Ceviz Ağacı İle Topal Yunus'un Hikayesi
33 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar I
34 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar II
35 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar III
36 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar IV
37 Çankırı Hapishanesinden Mektuplar V
38 Çarlık Rusyasının Ölümü
39 Çınarı Yıkmak İçin Baltayı Köküne Vururlar
40 Çocuklar Yarın Ölebilir
41 Çocuklarımıza Nasihat
42 Davet
43 Doğum
44 Don Kişot
45 Dünyanın En Tuhaf Mahluku
46 Ellerinize ve Yalana Dair
47 Erzurum ve Sivas Kongreleri
48 Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası
49 Fevkalâde Memnunum Dünyaya Geldiğime
50 Gazete Fotoğrafları Üstüne I
51 Gazete Fotoğrafları Üstüne II
52 Gazete Fotoğrafları Üstüne III
53 Gazete Fotoğrafları Üstüne IV
54 Gazete Fotoğrafları Üstüne V
55 Gazete Fotoğrafları Üstüne VI
56 Gelmiş Dünyanın Dört Bir Ucundan
57 Giderayak
58 Gövdemdeki Kurt
59 Gözlerimiz
60 Gözlerin
61 Güneşi İçenlerin Türküsü
62 Güneşte
63 Güney Dağlarının Hatırasında Kalan
64 Güz
65 Hasret
66 Hasret
67 Herkes Gibisin
68 Hürriyet Kavgası
69 İki Serseri
70 İnci
71 İnsan
72 İstanbul'da, Tevkifane Avlusunda
73 İstiklal
74 İyimser Adam
75 İyimserlik
76 Japon Balıkçısı
77 Kadınlar
78 Kadınlarımızın Yüzleri
79 Kalbim
80 Kar Yagiyor
81 Karanlıkta Kar Yağıyor
82 Karıma Mektup
83 Karlı Kayın Ormanında
84 Kemal Tahir'e Mektup
85 Kerem Gibi
86 Kırkıncı Yılımız
87 Kışlık Saray
88 Kız Çocuğu
89 Kiyamet Sureleri
90 Kocalmaya Alışıyorum
91 Kore'de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes'e Söyledikleri
92 Kosmosun Kardeşliği Adına
93 Kuvâyi Milliye - Altıncı Bap
94 Kuvâyi Milliye - Başlangıç
95 Kuvâyi Milliye - Beşinci Bap
96 Kuvâyi Milliye - Birinci Bap
97 Kuvâyi Milliye - Dördüncü Bap
98 Kuvâyi Milliye - İkinci Bap
99 Kuvâyi Milliye - Sekizinci Bap
100 Kuvâyi Milliye - Üçüncü Bap
101 Kuvâyi Milliye - Yedinci Bap
102 Lodos
103 Masalların Masalı
104 Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri
105 Mavi Liman
106 Memed'e Son Mektubumdur
107 Memet
108 Memleketimden İnsan Manzaraları
109 Memleketimi Seviyorum
110 Merhaba Çocuklar
111 Mevlana
112 Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk
113 Mukaddes Karın
114 Münevver'in Doğum Günü
115 Nasılsın?
116 Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz?
117 Nikbinlik
118 Niyazalant Sömürgesi
119 O ve Aksakallılar
120 Onlar
121 Onun Doğuşu ve Demirhane Bacası
122 Orkestra
123 Otobiyografi
124 Ölçü
125 Ölüme Dair
126 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri
127 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 1 Ekim 1945
128 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 10 Ekim 1945
129 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Aralık 1945
130 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 12 Kasım 1945
131 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Aralık 1945
132 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 13 Kasım 1945
133 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 14 Aralık 1945
134 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 18 Ekim 1945
135 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 2 Ekim 1945
136 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Eylül 1945
137 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 20 Kasım 1945
138 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 21 Eylül 1945
139 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 22 Eylül 1945
140 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 23 Eylül 1945
141 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 24 Eylül 1945
142 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 25 Eylül 1945
143 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 26 Eylül 1945
144 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 27 Ekim 1945
145 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 28 Ekim 1945
146 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 30 Eylül 1945
147 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Aralık 1945
148 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Ekim 1945
149 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 5 Kasım 1945
150 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Aralık 1945
151 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 6 Ekim 1945
152 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Aralık 1945
153 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 7 Ekim 1945
154 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Ekim 1945
155 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 8 Kasım 1945
156 Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri - 9 Ekim 1945
157 Piraye İçin Yazılmış Saat21 Şiirleri1945 yılı Aralık ayının
158 Rubailer - I. Bölüm
159 Rubailer - II. Bölüm
160 Rubailer - III. Bölüm
161 Salkımsöğüt
162 Saman Sarısı
163 Sen
164 Seni Düşünmek
165 Sevgilim
166 Sevgilim
167 Seviyorum Seni
168 Silahsız İnsanlar
169 Şaban Oğlu Selim İle Kitabı
170 Şair
171 Şehitler
172 Tahirle Zühre Meselesi
173 Teftiş
174 Türk Köylüsü
175 Türkiye İşçi Sınıfına Selâm!
176 Türküler
177 Üç Selvi
178 Vasiyet
179 Vatan Haini
180 Veda
181 Vera'nin Uykudan Uyanişi
182 Vera'ya
183 Yaşamak Seni Sevmek Gibi...
184 Yaşamaya Dair - I
185 Yaşamaya Dair - II
186 Yaşamaya Dair - III
187 Yine De İyimserlik
188 Yine İyimserlik Üstüne
189 Yine Memleketim Üzerine Söylenmiştir
190 Yine Ölüme Dair
191 Yine Sana Dair
192 Yirminci Asra Dair
193 Yolculuk
194 Yürümek
195 Zafere Dair

9 Haziran 2010 Çarşamba

BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI


Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında....
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında...

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...

Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... Soğuğun ve karanlığın vehameti!

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,
yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

Sana Bakmak Yımaz Erdoğan

yılmaz erdoğan sana bakmak | izlesene.com



SANA BAKMAK

her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.

bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
�çinde benzetmeler olan�
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok

uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine

sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır

sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır

bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar

verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz

sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allaha inanmaktır

YILMAZ ERDOĞAN

7 Haziran 2010 Pazartesi

Gülce

ibrahim sadri (gulce) the faris | izlesene.com



Gülce
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum



Ömer Lütfi Mete